Türk Hava Kuvvetleri ile Türk Deniz Kuvvetleri, Ege’de çeşitli eğitimler yapmak üzere bazı sahaları NOTAM (havacılara bildirim) ve NAVTEX (denizcilere bildirim)’ler aracılığıyla kapattı. Yapılan duyurularda 10 Ekim’de “Atışsız Deniz Hava Eğitimleri”, 12 Ekim’de “Atış Eğitimleri” yapılacağı duyuruldu. Ancak Türkiye’nin eğitimleri, Atina’nın tepkisini çekti.
Türkiye’nin yayınladığı bildirimlere hızla yanıt hazırlayan Atina yönetimi, söz konusu eğitim sahalarının Atina FIR (Uçuş Malumat Bölgesi)’ı içinde kaldığını, bu bölgelerde havacılık operasyonları düzenleme yetkisinin kendilerinde olduğunu, Türk bildirimlerinde yer alan iddiaların hatalı, yanıltıcı ve herhangi bir yasal dayanaktan yoksun olduğunu, dolayısıyla Türkiye’nin duyurularının hükümsüz ve geçersiz kabul edilmesi gerektiğini ileri sürdü.
Üst üste yayınlanan karşı bildirimlerde Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO)’nün bazı kararlarına atıflar yapılarak, Yunan hava sahasının genişliği konusundaki yanlış anlamaları önlemek amacıyla bu karşı duyuruların hazırlandığı belirtildi.
‘AYLAR SONRA İHLAL OLASILIĞI’
Konuyu gündemine alan Yunan basını da, Türkiye’nin eğitimlerinin aylar sonra Ege’de yeni bir “ihlal olasılığı” doğurduğunu ileri sürdü.
Pentapostagma’nın haberinde, Türkiye’nin kısa süre önce Yunan taleplerine itiraz ederek NATO’nun Ramstein Flag 2024 Tatbikatı’ndan çekildiği hatırlatıldı. “Ankara bir kez daha 10 millik Yunan hava sahasını tanımadığını göstermek için sahaya çıkıyor.” denilen haberde, “Atina, Türkiye’nin bugünden itibaren ekim sonuna kadar kuzey, orta ve güneydoğu Ege’de yapmaya hazırlandığı tatbikatları yakından izleyecek.” ifadeleri kullanıldı.
Yunanistan’ın Atina FIR’ına girecek uçaklardan uçuş planı sunmalarını istediği kaydedilen haberde, “Türkiye’nin kısa süre önce NATO tatbikatına katılmayı reddettiği göz önüne alındığında, askeri kaynaklar, aylar sonra Türk savaş uçakları tarafından Yunan hava sahasının ilk ihlallerinin bu günlerde görülebileceğini göz ardı etmiyor.” bilgisi paylaşıldı.
Ayrıca haberde, yakın zamanda Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Mısır, Fransa ve Suudi Arabistan tarafından Girit çevresinde Medusa 13 Tatbikatı’nın başlayacağı, bunun da Türkiye-Libya anlaşmasına karşı bir meydan okuma olduğu ileri sürüldü.
‘SICAK BİR OLAYA NEDEN OLABİLİR’
Pentapostagma’nın haberi şöyle devam etti:
“Yunanistan’ın ulusal hava sahası, kıyılarından 10 mil mesafeye kadar uzanmaktadır. Egemen bir devlet olarak Yunanistan, havacılık konuları açısından 1931 yılında tanımladığı karasularının 10 mil sınırına kadar hava egemenliğini kullanmayı seçerken, denizde 6 mile kadar egemenliğini kullanmayı seçmiştir. Yunanistan’ın karasularının İyon Denizi’nde 12 mile uzatılmasıyla, bu alandaki ulusal hava sahasının genişliği de 12 mil olarak belirlenmiştir.
“Türkiye, geçmişte Yunan ulusal hava sahasını sistematik olarak, genellikle silahlı askeri uçaklarla ihlal etmiş ve yerleşim olan adalar üzerinde dahi alçak irtifa uçuşları gerçekleştirmiştir. Türkiye’nin bu davranışı Yunan egemenliğinin açık bir ihlalini teşkil etmektedir ve sıcak bir olaya neden olabilir. Türkiye’nin Yunan ulusal hava sahasının uluslararası hukuka aykırı olduğu yönündeki iddiası, aşağıdaki nedenlerden dolayı temelsizdir:
- a) ‘Daha fazlasına hakkı olanın daha azına da hakkı vardır.’ ilkesi göz önünde bulundurulduğunda, hava sahasında 10 mile kadar egemenliğin kullanılması, karasuları ve ulusal hava sahası kapsamının üst sınırı olarak deniz hukukunda tanımlanan 12 mili aşmadığı için kesinlikle yasaldır.
- b) Yunanistan yukarıdaki mevzuatı tebliğ etmiştir.
- c) Türkiye, 1931’den bu yana Yunan ulusal hava sahasının 10 millik genişliğini herhangi bir protesto veya itiraz olmaksızın kabul etmiştir ki, bu da uluslararası hukuk kapsamında zımni bir kabul teşkil etmektedir. İlgili Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi 1931’den itibaren aynı şekilde uygulanmıştır.”
YUNAN İDDİASININ GERÇEK DIŞILIĞI
Yunanistan, Ege’de karasuları genişliği 6 mil olmasına rağmen, Haziran 1974’te Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO)’ne bir bildirim yaparak ulusal hava sahasını 10 mil olarak belirlediğini duyurdu. Buna itiraz eden Türkiye ise Ağustos 1974’te NOTAM 714’ü yayınlayarak havadaki yetki alanının Ege Denizi’nin ortasına, yani 25. meridyene kadar uzandığını açıkladı.
Bunun üzerine Yunanistan NOTAM 1157 ile Ege Denizi’ni tehlikeli bölge ilan etti. Nisan 1975’e kadar süren gerginliğin ardından Türkiye, ICAO’ya resmi bir bildirimde bulunarak Yunanistan tarafından ilan edilen 10 millik hava sahası uygulamasını kabul etmediğini açıkladı. 5 Mayıs 1975’te de aynı mesaj Yunanistan’a gönderilerek Atina açıkça uyarıldı.
Türkiye, Ege’de karasuları ve hava sahası genişliğinin 6 mil olduğunu belirterek bunun ötesindeki alanların uluslararası hava sahası olduğunu, sadece sivil uçuşları düzenlemek için oluşturulan FIR Hattı sınırlarının ise devlet uçaklarını ilgilendirmediğini belirtiyor. Yunan tarafı ise FIR Hattı içindeki tüm uçaklardan bir uçuş planı sunmasını ve bazı sözde prosedürleri yerine getirmesini istiyor. Aksi durumda uçuşun Yunan hava sahasının ihlali olduğunu ileri sürerek Batı’ya şikayetlerde bulunuyor.
1980’de Türkiye’deki darbe yönetimi, Ege’de turizmi baltaladığı gerekçesiyle NOTAM 714’ü kaldırdı. Yunan tarafı da bu NOTAM’ın kaldırılmasını gerekçe göstererek Türkiye’nin Yunan iddialarını tanıdığını ileri sürse de, Türkiye’nin ICAO’ya yaptığı bildirim hiçbir zaman geri çekilmedi.
Nitekim günümüz dünyasında, karasuları genişliği ile hava sahası genişliğinin farklı genişlikte olduğunu iddia eden, FIR Hattı içinde devlet uçaklarına da sivil uçak muamelesi yapan tek ülke Yunanistan. Atina’nın bu iddiası dünyada resmi olarak tanınmasa da, NATO ve AB ülkeleri, Yunanistan ile düzenledikleri tüm faaliyetlerde bu sözde hava sahası sınırlarına uyarak Atina’ya fiili bir destek veriyor.
FIR HATTI HÜKÜMRANLIK VERMEZ
Aydınlık gazetesinde yer alan habere göre, uzmanlar FIR Hattı ile hükümran hava sahası kavramları arasında hiçbir ilgi bulunmadığını belirtti. FIR Hattı, Sivil Havacılık Teşkilatınca sınırları belirlenen ve içerisinde bir takım hava trafik hizmetlerinin sunulduğu (Uçuş Bilgi Hizmeti ve Uyarı Hizmeti) bir hava sahasını anlatıyor.
Ancak Yunanistan, FIR Hattı’nı kendi ulusal hava sınırı gibi sunarak sadece sivil uçaklar için geçerli olan kuralları devlet uçakları, hatta askeri uçaklar için de uygulamaya çalışıyor. Bu maksimalist iddia nedeniyle Türkiye; bu hattın değiştirilmesi için 1966, 1968, 1971 ve 1974 yıllarında ICAO nezdinde girişimlerde bulundu. Ancak hiçbirinden istediği sonucu elde edemedi.